Özgürleşme Sorumluluğumuz

 

ozgurluk-7DD8-5EDE-B170

Hayat kaç zamandır insanımız için, binlerce tona gebe renklerin varlığıyla kuşatılmış bir halde, gri tonlardan ibaret bir hayatı yaşama tutsağı gibi yaşanıyor…
Bununla ilgili her koşulda göstereceği tepki şekli;
Parmaklaşarak yakalara yapışıp sarsan ayarda has yürekli söz olarak…
Yasaklı meydanların direniş çağrısı yüklü yankısı güçlü türküleri olarak…
Kenetlenmeye yüreklendiren şiirlerin dizeleri olarak…
Okundukça beyinlerde fikir çiçekleri açtıran, yüreklerde dayanışma coşkusu uyandıran öyküler olarak…
Görsel sanat ürününe dönüşerek estetik algıları yaşanan hayata dair taleplerle ayaklandıracak güçte renk buluşması olarak, var olan insan zenginliğine sahip bir ülke gerçekliğinde her gün kaç duyarlı yürek yana yana umut tüketiyor?
İyiye ve güzle dair insanca beklentilerinin, faşizan dayatmalarla boğazlanmasını, milyonlarca izleyenin tanıklığında tecavüze uğramasını seyretmek zorunda kalıyor?
Yaratıcı alanlarda kaç insan değeri, intihar gel-gitleri arasında yaşama inadının Rus ruleti işkencesini yaşıyor?
Biliyor musunuz?
Bilmiyorsanız, bilmek zorundasınız.
Çünkü bilmek özgürleşmektir…
Bu bir insan olma sorumluluğudur.
Bu sorumluluğumuza sahip çıkmazsak eğer,
Yakın bir gelecekte, yaşam alanlarımızın her metrekaresinin birer tecrit odasına ve bizlerinde -hem tutsak hem de gardiyan olarak- birbirimizin gönüllü infaz memuruna dönüşeceğimiz gerçeğini yaşamamız kaçınılmaz olacaktır.

(Nazmi METİN-24. 12. 2015-Edirne)